Türkiye, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi kapsamında düzenlenen Ulusal Yetki Alanları Ötesindeki Deniz Biyolojik Çeşitliliğinin Korunması ve Sürdürülebilir Kullanımı Hakkında Anlaşma'yı ("Açık Deniz Anlaşması") imzaladı. Madde 2'de belirtildiği üzere, Açık Deniz Anlaşması, dünya okyanuslarının üçte ikisinden fazlasını oluşturan ulusal yetki alanları ötesindeki bölgelerde biyolojik çeşitliliğin korunmasını amaçlamaktadır. Bu anlaşma, iklimin korunması ve biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilirliği için kolektif bir hareketin gerekliliğine dair küresel bir görüş birliğinin varlığına işaret ederken önemli bir kanun boşluğunu doldurmaktadır.
Açık Deniz Anlaşması, büyük bir ekonomik potansiyele sahip deniz genetik kaynakları bağlamında, özellikle gelişmekte olan ülkeler lehine deniz kaynaklarına adil erişim hakkını da vurgular. Anlaşmanın temel hedefleri başlıca:
1. Deniz Genetik Kaynakları ve Adil Fayda Paylaşımı
- Ulusal yetki alanları ötesindeki bölgelerde deniz genetik kaynakları ve bunların dijital dizilim bilgilerini içeren faaliyetlere ilişkin düzenlemeler getirmek.
- Açık denizlerdeki faaliyetleri sürdürülebilir kılmak için bunlardan elde edilecek faydaların adil ve hakkaniyetli paylaşımını sağlamak.
2. Alan Bazlı Yönetim Araçları ve Deniz Koruma Alanları
- Deniz koruma alanlarının oluşturulması.
- Ekosistemleri korumak üzere uluslararası bir işbirliği oluşturmak.
3. Çevresel Etki Değerlendirmeleri
- Tarafların, deniz ekosistemlerini olumsuz etkileyebilecek faaliyetlerini yürütmeden çevresel etki değerlendirmesi yapmasını zorunlu kılmak.
- Potansiyel etkilerin belirlenmesini ve uygun şekilde yönetilmesini sağlamak için kılavuz oluşturmak.
4. Kapasite Geliştirme ve Deniz Teknolojik İşbirliği
- Gelişmekte olan ülkelerin deniz teknolojisine destek vermek.
- Tüm tarafların koruma ve sürdürülebilir kullanıma amacına etkin bir şekilde katılımını sağlamak.
Bu çerçevede değerlendirildiğinde, Açık Deniz Anlaşması'nın hükümleri, deniz hukuku ve denizcilik sektörü için önemli sonuçlar doğuracaktır. Yeni yönetim araçları ve çevresel etki değerlendirme gereklilikleri, deniz taşıma rotalarını ve kaynak arama faaliyetlerini etkileyebilir; bu da güncel düzenlemelere uyumu zorunlu kılmaktadır. Bu doğrultuda deniz işletmecilerinin, çevresel etkileri en aza indirmek için sürdürülebilir uygulamalar benimseyerek küresel koruma çabalarıyla uyumluluk politikaları geliştirmesini gerektirecek; bunula beraber deniz genetik kaynaklarına uluslararası alanda dikkat çekilmesi, biyoteknolojik araştırmalar için yeni fırsatlar sunarak çeşitli endüstrilere fayda sağlayacaktır.
Türk denizclik sektörüne; anlaşmanın onay sürecini yakından takip etmelerini, bu gelişmelerin ulusal yetki alanları ötesindeki operasyonlarını nasıl etkileyebileceğini değerlendirmeleri ve yaklaşan düzenlemelere uyum için hazırlık yapmalarını önemle tavsiye ederiz.
Anlaşma, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 79. oturumunda Dışişleri Bakanı tarafından imzalanarak, Türkiye’nin Anlaşmaya Taraf olma sürecini başlatmıştır. Henüz yürürlüğe girmemiş olmasına rağmen, Türkiye’nin imzası, deniz biyolojik çeşitliliğini gelecek nesiller için koruma amaçlı uluslararası çabalara Türkiye’nin de katıldığını göstermektedir. Mecliste onaylanmasının ardından, Türkiye Anlaşmanın hükümlerini uygulamakla hukuki olarak yükümlü olacak ve açık denizlerin sürdürülebilir kullanımına katkıda bulunacaktır.
Anlaşmanın sektöre olan etkileri hakkında daha fazla bilgi almak için lütfen bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin.