Makale:

TÜRK HUKUKUNDA ZAMAN ÇARTERERİNİN TEMERRÜDÜNE KARŞI DONATANIN KULLANABİLECEĞİ HAKLAR

TÜRK HUKUKUNDA ZAMAN ÇARTERERİNİN TEMERRÜDÜNE KARŞI DONATANIN KULLANABİLECEĞİ HAKLAR

Hanjin Shipping’in 31 Ağustos 2016 tarihindeki iflas koruma başvurusuyla denizcilik sektörü, tarihinin en büyük konteyner taşımacılığı iflasıyla karşı karşıya kalmıştır. İflasın tetiklediği küresel etkiye ilaveten, Türk pazarı da, Türk armatörlerin Hanjin’e zaman esasıyla kiraladıkları gemileri bakımından doğrudan etkilenmiştir.

Büromuz, son birkaç ayda özellikle zaman çarteri sözleşmelerinin ihlaline dair uyuşmazlıklarda dikkat çekici artış gözlemlemiş olduğundan, bu makale, Türk hukukunun bu gibi hallerde gemisini zaman esasıyla kiracılara tahsis eden donatanlara sunduğu hukuki yolları genel hatları ile göstermeyi amaçlamaktadır.

Genel olarak, Türk hukuku, donatana, zaman çarteri sözleşmelerinden doğan, muaccel ancak ödenmemiş kira bedeli ve diğer alacaklarının takibi ve teminatı için aşağıdaki hakları tanımaktadır:

     “TTK Madde 1136:

  1. Tahsis ücreti, geminin ticari yönetiminin, sözleşme şartları çerçevesinde fiilen tahsis olunana bırakıldığı günden başlamak üzere aylık olarak ve peşinen ödenir.Geminin hareketsiz kaldığı sürenin en az yirmidört saati geçmiş olması şartıyla, ticari bakımdan yararlanılabilir bir durumda olmadığı süre için ücret ödenmez.
  2. Geminin hareketsiz kaldığı sürenin en az yirmidört saati geçmiş olması şartıyla, ticari bakımdan yararlanılabilir bir durumda olmadığı süre için ücret ödenmez.
  3. Tahsis eden zaman çarteri sözleşmesinden doğan bütün alacakları için, tahsis olunana ait taşınır ve kıymetli evrak üzerinde Türk Medenî Kanununun 950 ilâ 953 üncü maddeleri uyarınca hapis hakkına, tahsis olunana ödenecek navlun üzerinde aynı Kanunun 954 ilâ 961 inci maddeleri uyarınca alacak rehnine ve bu navlunu teminat altına almak üzere 1201 inci maddeye göre tanınan hapis hakkına sahiptir; şu kadar ki, navlun borçlusu, alacak rehni kendisine bildirilmediği takdirde tahsis olunana yapacağı ödemeyle borcundan kurtulur.”

Bu düzenleme donatana:

(1) Çarterere ait taşınırlar ve kıymetli evraklar üzerinde hapis hakkı,

(2) Çartererin navlun alacakları üzerinde rehin hakkı, ve

(3) Bu navlunun teminatı için yük üzerinde hapis hakkı

tanımaktadır.

Gemisini çarterere tahsis eden donatanın, çarterere ve onun borçlularına karşı icra edilebilir bir rehin/hapis hakkına sahip olup olmadığı değerlendirilirken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar mevcuttur. İlki ve en önemlisi, çarterere karşı navlun borçlusu konumunda olan tarafın, navlun borcunu, donatanın rehin talebinden haberdar olmadan önce çarterere ödemesi halinde borcundan kurtulmasıdır. Bu durumda, (2) ve (3) altında belirtilen haklar tahsis eden tarafından kullanılamayacaktır.

İkinci nokta ise, navlun halen çarterere ödenmemişse, (2) ve (3) altındaki hakların kullanılıp kullanılamayacağının değerlendirilmesinden önce, bu hakların kime karşı ileri sürüleceğinin belirlenmesine ilişkindir. Şöyle ki, başka bir kişi tarafından yükün/eşyanın teslimi henüz talep edilmemişse, hapis hakkı taşıtana karşı ileri sürülecektir. Bu durumda, tahsis edenin alacak rehninin ve buna bağlı hapis hakkının tatbiki nispeten daha sorunsuz olacaktır.

Diğer yandan, üçüncü şahıs konumunda olan konşimento hamili gönderilene karşı, gönderilen tarafından yükün teslimi talep edildikten sonra hapis hakkı ileri sürülmesinde birtakım sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bunun sebebi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) navlun borçlusunun taşıtan olduğunu açıkça düzenlemiş olması ve gönderilene karşı navlun talebinde bulunulmasına ancak istisnai hallerde müsaade etmesidir. Gönderilenin navlundan sorumlu tutulabilmesi ancak yükün teslimini talep ettiği konşimento ya da diğer denizde taşıma senedinde navlun ödemekle yükümlü kılınması halinde mümkün olabilmektedir. Bu sistem, 2012 yılında yürürlüğe giren TTK’nın, navlun sözleşmesi bakımından üçüncü kişi konumunda olan gönderilenin - bir başka deyişle Türk ithalatçısının - korunması amacıyla getirdiği düzenlemelerden biridir. TTK tarafından sağlanan bu korumanın benzeri, konişmentoda yolculuk çarteri sözleşmesine atıf yapılmış olması halinde de gözlemlenmektedir.

Denizcilik sektörünün en etkili oyuncularından birinin iflasının olumsuz etkilerinin sektör tarafından en az zararla atlatılabilmesi umuduyla, yukarıda anlatılan çözümlerin, gemilerini zaman esasıyla kiraya veren armatörlerin haklarının korunması bakımından önem arz ettiğine inanmaktayız. İşbu makalemizde açıkladığımız hususlara dair detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçmekten çekinmeyiniz.

ETİKETLER

finans, gayrimenkul, yatırım, ticaret, bilgi teknolojileri, e-ticaret, enerji, icra kabiliyeti, dava, veri koruma, şahsi kefalet, şirketler, yönetmelik, esas sözleşme, bağımsız denetim

SON YAZILAR

Bilgileriniz kaydedilmiştir. Teşekkürler.